Yaşayanların tuzu kuru; her taraf onlar için hazırlanmış listelerle dolu: ölmeden önce yemeniz gereken 30 yemek, ölmeden önce izlemeniz gereken 20 film, ölmeden önce gitmeniz gereken 10 yer… Aslında bu listeler bir ön kabule dayanıyor: “Öldükten sonra bi’ b.k yapamazsınız..”
Bu savın hiçbir geçerli dayanağı yok! Belki o ölmeden önce gitmemiz gereken yerler, öldükten sonra çok daha güzel görünüyorlar.. hayır yani, ne biliyorsunuz?
İşte ben de n’olur n’olmaz diyerek bu listeyi hazırladım: Öldünüz ve nereye gidilir, nerede ne yapılıyor bilmiyorsunuz. Çok normal çünkü siz de pek çokları gibi ilk kez ölüyorsunuz. Sakın korkmayın, artık sizin de bir listeniz var…
Öldükten Sonra Mutlaka Görmeniz Gereken 5 Yer
- Araf
Araf, merkezi konumu ve cennet manzarasıyla, öldükten sonra mutlaka görmeniz gereken bir yer. Arka tarafı cehenneme bakıyor ama erken rezervasyonla ön cepheden de uygun fiyatlı yerler bulmak mümkün. Araf, Kıbrıs’ın Maraş şehri gibi, tarafsız ve zamanında üzerinde nice kumarlar oynanmış keyifli bir mekan.
Ölür ölmez soluğu burada alabilirsiniz. Mecazi anlamda tabi, yoksa solukla molukla ne işiniz olur artık sizin..
- Cennet
İstisnasız hemen her ölü, cennetten hoşlanır. İnsanların ölü olduklarını, bu cennet telaşlarından anında anlarsınız. Buranın sakinleri genellikle ölmeden önce ne içki içmiştir, ne kumar oynamıştır, ne bir haram yemiş, ne cana kıymıştır. Ekmek kadar temiz, su gibi aydındırlar. Ama ölülerin Meksika’sı cennete bir kez girdiler mi onları adeta tanıyamazsınız: İçki, uyuşturucu, fuhuş.. Ramazan’dan çıkmış şişman gibi yumulurlar nimetlere.
Tüm bu hizmetlerin tam zamanlı karşılanması için durmadan çalışan profesyonel ekibiyle cennet, kendini bozmuş milyonlarca müminden rahatsız olmayan kalabalık aileler için ideal.
- Cehennem
Ölülüğünü sıcak iklimlerde geçirmek isteyenler için ideal bir yer olan cehennem; özel kaplıcaları ve zebanileriyle yaşamayanların Karlovy Vary’sidir. Kemik ve eklemlerden yoksun olan ölüler, kaplıcalara pek bir anlam veremeseler de topuktan tutulan ateş ve kızgın maşayla ense kökünden geri çekilen dil gibi uygulamalarla olayın vahametini kavrarlar.
Ekstrem sporlardan ve Ağustos ayında Kaş’tan zevk alabilen taze ölüler için biçilmiş kaftandır.
- Huzuru Mahşer
Kıvrak bir pazarlama stratejisiyle adı “huzuru mahşer” konulan bu yer aslında bir ölünün belki de en huzursuz olabileceği yerdir. Ölüler burada toplanırlar ve atama beklerler. Ölü olmalarına rağmen, bu konuda, çoğu yaşayan öğretmenden daha şanslıdırlar.
Burada toplanan ölüler, günahlarıyla ilgili sorguya çekilirler. Mekanın sahibi konuklarıyla tek tek ilgilenir ve konukların geçmişi, en ufak günahlara varıncaya kadar didik didik edilir. Bu esnada kalabalıktan “öldük hale bitmedi sorunuz sualiniz aq!” gibi sesler yükselebilir.
Huzuru mahşere yolculuk, Kiev’de düzenlenen bir bayi toplantısı gibidir; erkekler, cevaplarından korktukları eşlerini yanlarına almamayı tercih ederler.
- Arasat
Huzuru Mahşer’e çıkan ölülerin mutlaka Arasat’a da uğramaları tavsiye edilir. Çünkü hem yol üzerindedir hem de ‘büyük muhasebe’nin yapıldığı ünlü Mahkeme-i Kübra buradadır.
Bu meşhur meydan, bu haliyle ölülerin Silivri’si gibidir. Hatta birkaç Ergenokon/Balyoz sanığı Silivri’den direkt buraya geçmiştir. Tabi burası bir ölüye, bir yaşayanın Silivri’den alabileceği tadın tamamını veremez.. Veremez çünkü burada nur yüzlü polisler tarafından özenle hazırlanmış kumpaslar, maçları gülerek izledik diyen emniyet amirleri, 2007’de çıkan yazı fontuyla yazılmış 2003 yılına ait delil cd’leri gibi hoş sürprizler yoktur..
Yine de yaşarken Silivri’yi tadamamış ölüler, Arasat’ta keyifle vakit geçirebilirler. Çünkü zaten ölüdürler; ve artık yani daha n’apsındırlar..